Afrika’nın güneş enerjisi, deniz altından Avrupa’ya taşınacak

Kuzey Afrika ülkesi Fas, uzun yıllardır güneş ve rüzgar gibi doğal kaynaklara sahip olmasına rağmen, fosil yakıt açısından oldukça fakir bir ülke konumundaydı. Bu durum, Fas’ın enerji ihtiyacını büyük ölçüde ithalat yoluyla karşılamak zorunda kalmasına yol açtı. Ancak yaklaşık 15 yıl önce başlayan stratejik dönüşüm sayesinde ülke, enerjide dışa bağımlılığını azaltma yolunda önemli adımlar attı.

Bu dönüşümde en dikkat çekici gelişmelerden biri, dev yenilenebilir enerji yatırımları oldu. Özellikle Ouarzazate şehrinde kurulan ve dünyanın en büyük yoğunlaştırılmış güneş enerjisi santrallerinden biri olarak gösterilen 9 milyar dolarlık tesis, bugün 510 megawatt kapasiteyle çalışıyor. Fas, halihazırda elektrik ihtiyacının yaklaşık dörtte birini yenilenebilir kaynaklardan sağlarken, 2030’a kadar bu oranı yüzde 50’nin üzerine, 2050’ye kadar ise yüzde 80’e çıkarmayı hedefliyor.

Avrupa için yeni bir enerji kapısı

Fas, sadece kendi enerji ihtiyacını karşılamayı değil, aynı zamanda enerjide bir ihracatçı ülke olmayı da hedefliyor. Daha önce Birleşik Krallık’a elektrik ihracı planları yapılmış, ancak bu görüşmeler sonuçsuz kalmıştı. Şimdi ise çok daha kapsamlı bir proje gündemde: Sila Atlantik…

Bu yeni plan, Fas’tan başlayarak Portekiz, İspanya, Fransa, Belçika ve Hollanda kıyılarını takip eden ve nihayetinde Almanya’nın elektrik şebekelerine bağlanacak 4.800 kilometrelik bir deniz altı enerji hattı kurmayı öngörüyor. Proje tamamlandığında, yılda 26 terawatt-saat temiz enerji Almanya’ya ulaştırılabilecek. Bu, Almanya’nın yıllık elektrik tüketiminin yaklaşık yüzde 5’ine denk geliyor.

Proje, enerji sektöründe tanınan EnBW ve Orsted gibi firmaların deneyimli yöneticileri tarafından yürütülüyor. Projenin sahibi ve işletmecisi ise X-Links Germany GmbH olacak. Ayrıca, E.ON, Uniper ve Octopus Energy gibi Avrupa’nın önde gelen enerji şirketlerinin de projeyle ilgilendiği bildiriliyor.

Yaklaşık 40 milyar avro gibi devasa bir maliyete sahip olması beklenen proje, aynı zamanda devlet garantilerine ihtiyaç duyabilir. Bu da, proje hayata geçerse bile siyasi ve ekonomik açıdan önemli tartışmaları beraberinde getirecektir.

Desertec’in ardından yeni bir şans mı?

Sila Atlantik, geçmişte büyük umutlarla gündeme gelen ancak başarısızlıkla sonuçlanan Desertec girişimini akıllara getiriyor. 2009 yılında başlatılan Desertec projesi, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki güneş ve rüzgar enerjisi kaynaklarını Avrupa’ya taşımayı hedefliyordu. Ancak yüksek maliyetler, siyasi belirsizlikler ve teknolojik sınırlamalar nedeniyle proje rafa kaldırıldı.

Aradan geçen yıllarda, hem yenilenebilir enerji teknolojileri hem de deniz altı yüksek voltaj doğru akım (HVDC) iletim hatlarında önemli ilerlemeler sağlandı. Bugün, bu kablolar sayesinde elektrik, büyük kayıplar yaşanmadan kıtalar arasında taşınabiliyor. Bu da Sila Atlantik projesinin uygulanabilirliğini artırıyor.

Almanya için ne anlama geliyor?

Almanya açısından bu projenin birçok avantajı var. Öncelikle, artan arz sayesinde elektrik fiyatlarında düşüş bekleniyor. Aynı zamanda, karbon emisyonlarının azalması ve şebeke altyapısına yapılacak yatırımların azalması gibi çevresel ve ekonomik katkılar da söz konusu. Güney Almanya gibi enerji arzı daha düşük olan bölgeler, bu hat sayesinde daha güvenilir elektrik erişimine kavuşabilir. Özellikle son dönemde yapay zeka ve büyük veri merkezlerinin hızla artan enerji talebi göz önüne alındığında, bu projenin Almanya’nın uzun vadeli enerji stratejileri açısından büyük önem taşıdığı açık.

Sila Atlantik’in marka tescili de resmi olarak Almanya Patent ve Marka Ofisi’ne yapıldı ve 5 Mayıs’ta onaylandı. Bu gelişme, projenin arkasındaki vizyonun ciddi ve uzun soluklu olduğunun göstergesi olarak değerlendiriliyor.

Fas için ne anlama geliyor?

Sila Atlantik, Fas için yalnızca ekonomik bir fırsat değil; aynı zamanda ülkenin Avrupa ile olan stratejik bağlarını güçlendirecek bir adım olabilir. Fas, Sahra Çölü’nün sonsuz güneşi ve rüzgarı sayesinde Avrupa’nın enerji dönüşümünde kritik bir rol oynamaya aday. Ancak bu iş birliğinin sürdürülebilir, adil ve karşılıklı fayda temelinde kurulması büyük önem taşıyor.

Zira geçmişte Desertec örneğinde olduğu gibi, bazı uzmanlar bu tür projelerin “enerji sömürgeciliği” riski taşıdığına dikkat çekiyor. Afrika’nın doğal kaynaklarının Avrupa’nın aşırı tüketim alışkanlıklarına hizmet etmesi fikri, kıtadaki birçok çevre ve kalkınma savunucusu tarafından endişeyle karşılanıyor.

Afrikalı bazı akademisyen ve aktivistler, bu projelerin bölgede kalıcı istihdam, teknoloji transferi ve altyapı gelişimi yaratmaması halinde, yalnızca bir “yeşil ambalajla sunulan” yeni bir sömürü biçimi olacağı uyarısında bulunuyor.

…Ve soru işaretleri

Tüm bu vaatlerin yanında, projenin hayata geçmesi halen ciddi engellerle karşı karşıya. Öncelikle, deniz altı kabloların üretiminde yaşanan küresel tedarik sıkıntıları dikkate alındığında, Fas’ta özel bir üretim tesisi kurulması gerekebilir. Ayrıca, projenin geçeceği beş ülkenin her birinden alınması gereken izinler ve uyulması gereken regülasyonlar, süreci karmaşık hale getiriyor.

En iyimser tahminlere göre, Sila Atlantik’ten ilk elektrik iletimi 2034 yılında başlayabilecek. Projenin tam kapasiteye ulaşması ise 2040 yılını bulabilir.

Author: can tok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir