Evrenin bir yerlerinde gelişmiş uzaylı uygarlıkların var olup olmadığı, bilim dünyasının en temel sorularından biri olmayı sürdürüyor. Ancak bu soruya verilen yanıtlar, her yeni araştırmayla birlikte biraz daha karmaşık hale geliyor. Son olarak, Avusturya Bilimler Akademisi’nden araştırmacılar, zeki yaşamın ortaya çıkabilmesi için gerekli koşulların sanılandan çok daha ender olabileceğini öne sürdü.
Manuel Scherf ve Helmut Lammer tarafından yürütülen çalışma, bu ay Helsinki’de düzenlenen Europlanet Bilim Kongresi’nde sunuldu. Araştırmaya göre, gelişmiş yaşam formlarının oluşması yalnızca sıvı suyun varlığıyla açıklanamayacak kadar karmaşık koşullar gerektiriyor. Özellikle Dünya’daki gibi teknolojik bir uygarlığın evrimleşebilmesi için bir gezegenin belirli çevresel ve kimyasal dengeyi uzun süre koruyabilmesi şart.
Levha tektoniği olmadan olmaz
Çalışmanın temel bulgularından biri, levha tektoniğinin gelişmiş bir biyosferin sürdürülmesinde kritik rol oynadığı. Bu jeolojik süreç, atmosferdeki karbondioksit miktarını düzenleyerek gezegenin sıcaklığının kontrol altında tutulmasını sağlıyor. Eğer atmosferde yeterli karbondioksit olmazsa, fotosentez durabiliyor; fazla karbondioksit ise sera etkisiyle gezegeni yaşanmaz hale getirebiliyor.
Ancak levha tektoniği bile tek başına yeterli değil. Zira zaman içinde, gezegenin atmosferinden yeterince karbondioksit çekilmiş olabilir ve bu da fotosentezin sona ermesine neden olabilir. Scherf, Dünya’da bunun 200 milyon ile 1 milyar yıl arasında bir sürede gerçekleşeceğini öngörüyor. Bu nedenle, zeki yaşamın ortaya çıkması için gereken süreye kıyasla daha uzun ömürlü bir biyosfer, gelişmiş yaşamın evrimi açısından hayati önem taşıyor. Dünya’da bu süreç yaklaşık 4,5 milyar yıl sürdü.
Oksijen teknoloji için de gerekli
Araştırmada öne çıkan bir diğer nokta ise atmosferin bileşimi. Teknolojik bir uygarlığın ortaya çıkabilmesi için yalnızca canlıların hayatta kalmasına uygun koşullar değil, aynı zamanda belirli bir atmosferik yapı da gerekiyor. Özellikle oksijenin, tarihsel süreçte teknolojik gelişmeler açısından kilit rol oynadığı vurgulanıyor.
Oksijenin yalnızca solunum için değil, aynı zamanda ateşin varlığı için de kritik bir unsur olduğu belirtiliyor. Atmosferdeki oksijen oranı yüzde 18’in altına düştüğünde, açık alevin sürdürülebilir olması zorlaşıyor. Bu da metal işleme, pişirme, ısınma ve çeşitli araç-gereç üretimi gibi birçok teknolojik adımın gerçekleşmesini imkânsız hale getirebilir.
Ekip, farklı atmosfer ve gezegen koşulları altında biyosferlerin ne kadar süre dayanabileceğini ve bu sürenin teknolojik uygarlıkların evrimleşmesi için yeterli olup olmadığını görmek amacıyla modeller oluşturdu. Sonuçlar, Samanyolu’nda Dünya’ya benzer zeki bir uygarlığın var olma olasılığının oldukça düşük olduğunu gösterdi.
Hesaplamalara göre, eğer böyle bir uygarlık varsa, bize en yakın konumu yaklaşık 33.000 ışık yılı uzaklıkta olabilir. Ayrıca bu uygarlığın, bizimle aynı zaman diliminde varlık göstermesi için en az 280.000 yıl, belki de daha uzun bir süre boyunca hayatta kalmış olması gerekiyor.
Başka bir deyişle, yalnızca uygun gezegen koşullarının sağlanması değil, bu koşulların milyarlarca yıl boyunca istikrarını koruyabilmesi gerekiyor. Bu da, evrendeki zeki yaşam ihtimalini oldukça daraltıyor.
Yine de aramak anlamsız değil
Araştırmacılar her şeye rağmen, Dünya dışı zeka arayışının (SETI) devam etmesi gerektiği görüşünde. Scherf, “Zeki yaşam formları evrende nadir olabilir, ama bunu kesin olarak öğrenmenin tek yolu onları aramaktır” diyor. Ona göre, eğer bu aramalar sonuçsuz kalırsa, bu mevcut kuramsal çerçevenin güçlendiği anlamına gelir. Ancak eğer bir iz bulunursa, bu insanlık tarihi açısından bilimsel anlamda en büyük kırılmalardan biri olabilir.